Sunday, January 9, 2011

kendimi zorlamaya gerek yok illa bugün bir şey yazmak için. ama aklımda olan güzel şeyler vardı aslında, neyse, biricik laptopuma kavuştuğumda yazarım artık :)

bugün babamın bir arkadaşına kahvaltıya gitmiştik ailece, dönerken banka var diye bir alış-veriş merkezine uğradık. neyse, girdik ama ben girmişken 5 dk içinde çıkasım hiiç gelmedi. victoria's secret'in semi-annual sale i vardı. OMG. çok seviyorum ya. çok iyi hissettiriyor bana vs'den alışveriş yapmak. neyse, çok şeker şeyler aldım :)

sonra, NY&Co.'nun da indirim zamanıydı, ama ne indirim. kaybettim ben kendimi, sonra durdurdum kendimi ihtiyacım olmayan şeyleri almaktan.

sonuç olarak şu andaki ruh halim alışveriş terapisinin işe yaradığını kanıtlayacak nitelikte. dünyayı seviyorum.

Friday, January 7, 2011

unintended

bu aralar beni eritebilen üç şey var.

  1. Matthew Bellamy ve Muse şarkıları. bu adamın konserdeki halini izlerken e-ri-yo-rum! Muse'un solisti olan Matthew Bellamy benim paralel bi evrende kocam olduğunu düşünmekten hoşlandığım biri. bir insan bu kadar güzel gitar çalabilir ya. Muse'un şarkılarını kesinlikle herkesin dinlemesini öneririm, he bi de şu videoyu izleyin :) -o sesinle bana şarkı söyle, ben de uyuyayım öyle, nolur!-
  2. sevgilimin kavga ederken aniden gülümseyip ¨seni seviyorum¨ demesi beni her zaman eritebilir, ama dün tekrar olduğunda onu neden bu kadar çok sevdiğimi bana hatırlatmış oldu. özlüyoruz işte. bi de şu aşılmaz mesafeler girince araya, çok kötü oluyor insan. napalım, çekicez artık.
  3. Lindor Truffles by Lindt. OH em GEE. ben çikolata hastasıyım zaten, ve itiraf ediyorum bunlar benim eroinim. hani içi ağızda eriyor ya, hani tadına doyamıyorsunuz ya. iki günde bir paket bitirdim resmen. ama bağımlıyım, elimde değil, uff. lindt dünyanın en güzel çikolatası olmalı, ve sanırım Türkiye'de satılmıyor. gittigidiyor.com'dan sevgilime göndermek için baktım ama bulamadım. kusura bakmasın artık.
bu kadar şimdilik. yazarım ben yine buraya ;)

self-discoveries


bu yazıda kendim hakkında keşfettiğim şeylerden bahsetmek istedim. bazıları gerçekten çok saçma, ama olsun, kimse de bilmiyo blogumu zaten :D

  • saçımı gören küçük çocuklar korkmaya meyilli. hım sanırım nedeni dipboyasının gelmesi, ya da artık turuncuya çalan rengi olabilir. kendimi maskulin lesbiyenlere benzetiyorum aynaya bakınca. hmm evet, hem ölçülerimin 30A olmasıyla da alakalı olabilir. 30A ne lan? hiç olmasaymış??? töbe töbe... (victoria's secret mağazasıyla da bu yüzden bozuştum zaten. hıh.)
  • ben beceremiyorum sanırım düzenli olmayı. hayatımda düzen namına hiç bir şey yok. blog yazmaya başlayım diyorum, o düzensiz. odamı topluyorum, kafama esince, -ya da dağınıklıktan bir şey bulamamaya başlayınca- 2-3 gün içinde tekrar dağılıyor. günlük tutamıyorum; düzenli çizmek istiyorum, çizemiyorum. sorunum ne acaba?
  • çok alınganım. sevgilime karşı özellikle. ama çok affediciyim ben. yolunu bilirse tabi.
  • ben çok maymun iştahlıyım. sanırım bu düzensizlikle de alakalı. youtube'da video yapmaya başlamıştım bir ara. meşhur olmak için falan da değil (onun için dekolte lazım bebeğim) sadece eğlenceli olduğu için. sonra bıraktım. bloggerla da sıkıntılı bir ilişkimiz var. günlüklerime küsüm. yarım bıraktığım o kadar çok kitap var ki. off içim daraldı yine.
  • sevgilimin dediğine göre ¨azıcık ucundan¨ feministmişim ben. yoo, azıcık ucundan ne be? savunurum haklarımı, ama deli de değilim yani.
tamam, şimdilik bu kadar. sevgilime doğum günü hediyesi seçmekte sıra.

ciao, bella!